Kapıcı oldum başıma iş açtım- Kapıdaki TEHLİKE mi, yoksa sadece şeker istemeye gelmiş MASUM bir teyze mi? Gerilim dolu anlar ve kimin kim olduğu belli değilmiş… Devamı yazıda!
O Komşu Sandığın Gibi Değilmiş: That’s Not My Neighbor Beyin Yakıyormuş!
Selam millet! Bugün size öyle bir oyundan bahsedeceğim ki, hani derler ya “gece rüyama girdi” diye, hah işte o cinsten. Adı That’S Not My Neighbor. Ben de ilk duyduğumda “Ne alaka la komşuyla?” demiştim ama oyun bi başladı, pir başladı. Bildiğin kapıcılık yapıyoz ama öyle apartman süpür, ekmek al falan değil. Görevimiz çok daha tekinsizmiş meğersem.
Sene 1955 – Kimlik Lütfen, Ama Gerçekten SİZİN KİMLİK!
Olaylar 1955’te geçiyormuş. Biz de yeni yetme bir kapıcı olarak işe başlamışız. Daire Sakinleri Tespit Departmanı (D.D.D.) diye bi kurum varmış, bunlar bize basmış görevi: “Binaya sadece gerçek sakinler girebilir, sahteleri, yani doppelganger‘ları kapıdan sokmayacaksın!” demişler. Kolay gibi duruyor değil mi? Değilmiş işte. Elinde bir liste var, gelenin tipine, kimliğine, verdiği bilgilere bakıyorsun. Ufacık bir detay, mesela adamın burnu kimliktekinden biraz daha mı büyük, ya da listede ismi var ama “bugün misafirim gelecekti” diyor ama misafir listesinde yok… İşte o an beyin yanmaya başlıyor.
Hani eskiden filmlerde olurdu ya, ikizi çıkar gelir, ortalığı karıştırır. Bu da onun gibi ama daha beter. Bunlar bildiğin insan taklidi yapan **tehlikeli varlıklar**mış. Yanlış kişiyi içeri alırsan ne mi oluyor? Valla onu tam göstermiyorlar ama ertesi gün gazetede “Falanca komşu kayıp” haberini görünce anlıyorsun durumu. Biraz “Papers, Please” oyununu andırıyor ama onun daha böyle gerilimli, daha bir “acaba?” dedirten hali. Onda da evrak kontrol ediyordun ama burada işin içine bir de korku girmiş.
Gözünü Dört Aç – Şeytan Ayrıntıda Gizliymiş!
Oyunun güzelliği de buradaymış zaten. Her gelen kişide farklı bir şüphe arıyorsun. Bazen her şey normal gibi görünüyor ama içinden bir ses “Bu işte bir yamukluk var” diyor. Mesela, adamın kimliğindeki fotoğraf sırıtırken, kapıdaki herif mezar taşı gibi duruyormuş. Ya da apartman numarası doğru ama “Ben aslında bugün taşındım da…” gibi laflar ediyor. Yemezler koçum! Bazen o kadar ustaca taklit yapıyorlarmış ki, resmen dedektif kesiliyorsun başlarına.
Bir de arada telefon çalıyor. Güya D.D.D.’den arıyorlar, “Şu şu özelliklere dikkat et, yeni bir doppelganger türü türedi” falan diyorlar. İyice paranoyak oluyorsun. Bir keresinde bir teyze geldi, elinde kek tabağı, “Oğlum sana kek getirdim” dedi. İçimden “Anaaam ne tatlı teyze” dedim, belgeleri bi kontrol ettim, her şey tamam. Ama sonra bir baktım, listede o dairede yalnız yaşayan genç bir çocuk görünüyor. Teyze kim o zaman? İşte böyle böyle sinirlerin alt üst oluyormuş.
Hata Yaparsan Ne Olurmuş – Sonuçlar Biraz Acımasız…
Oyun sana pek acımıyormuş. Yanlış kişiyi içeri alırsan, ya da masum birini boşu boşuna kapıda bırakırsan, gün sonunda performansın düşüyor. Çok hata yaparsan, kovuluyorsun. Ya da daha kötüsü, apartmanı bu tuhaf yaratıklara teslim etmiş oluyorsun. Bazen o kadar zorluyor ki, “Acaba ben mi doppelganger‘ım?” diye düşünmüyor deyil insan. Bir keresinde her şeyi doğru yaptığımı sandım, meğer adamın listede adı bile yokmuş, ben tamamen başka bir şeye odaklanmışım. Beynim error verdi resmen.
Hani şu meşhur “Aramızda Casus Var!” (Among Us) olayı var ya, oradaki gibi sürekli birilerine şüpheyle bakıyorsun. Ama burada tek başınasın ve tüm sorumluluk sende. O yüzden baskı daha da fena hissediliyormuş.
Peki Oynanır mı Bu Oyun? – Son Söz!
Kardeşim, eğer böyle gizemli, biraz kafa yoran, arada da “Acaba arkamda biri mi var?” diye tırstıran oyunları seviyorsan, That’S Not My Neighbor tam senlikmiş. Grafikleri öyle ahım şahım değil, daha çok retro bir tarzı var ama zaten olayı o değil. Atmosferi, o sürekli diken üstünde olma hissi yetiyor da artıyormuş bile. Hele bir de kulaklıkla oynarsan, kapı zilinin her çalışında yerinden zıplaman garanti gibi bir şey. Fiyatı da uygun, yani bi şans verin derim. Ama sonra komşularınıza şüpheyle bakmaya başlarsanız, mesuliyet kabul etmem baştan söyleyeyim. Benim gibi paranoyak olmayın sonra, her kapı çaldığında “Kim o?” diye bağırmayın. Ya da bağırın, ne bileyim, belki de gerçekten bir doppelganger‘dır, kim bilir?
Sonuçta, bu oyun basit bir fikirden ne kadar gerilim dolu ve bağımlılık yapıcı bir deneyim çıkabileceğinin kanıtıymış. Ben baya bi sardım, siz de bi deneyin bakalım, hangi komşunuz “o komşu” değilmiş, bulun ortaya çıkarın!
Abi en başta dedim ki “Alt tarafı kimlik kontrol edicez, ne kadar zor olabilir ki?”. Sonra bir baktım, ilk günümde üç tane **doppelganger**’ı içeri almışım, maaş gg. Tam bir “Kime güveneceğiz biz?” anıydı yani, fena tilt oldum.